Fazlaca temiz konu hatları/Doz
Se’ye…
——–
Merhaba.
Yine, ben.
Ne yapıyorsunuz, nasılsınız, neyin içindesiniz?
Tutkulu musunuz, hayalleriniz var mı, neler istersiniz?
Sonuç nedir, neyi düşünürüz?
Mangalar nedir, biz bunları niye okuyoruz? Niye dizi izliyoruz? Niye kitaplara falan sataşıyoruz?
Köken nedir?
Düşünmelerin varacağı en uç sonuç neresi olabilir? Gerçekten hiç var olmamış bir şey düşünebilir miyiz? Her şey beyne alınanların bir sonucu değil mi?
***
Bir miktar sayıkladıktan sonra başlayabiliriz. Sayıklamalar bir miktar daha önceye ait. Gerçekten de tam bir sayıklama, titreyerek, üşüyerek, ne yapacağını şaşırarak, yalnız kalınmamasını gerektiren… Hastalıklı olarak görülebilecek ne çok roman karakteri var. Böyle “hasta” değil de haylice “hastalıklı”. Bozuk. Fakat kötü mü? Anormal. Nenormal?
***
Burası bir manga sitesi. Onun için önce buranın gerekliliğini yerine getirip sonra kendi keyfi yazımı sürdüreceğim.
Gereklilik: (1) https://animemangatr.com/konu/6476-sizin-sevdi%C4%9Finiz-ama-genelde-sevilmeyen-animeler/ Forumlar hala kullanılsa da eski tatları var mıdır bilemiyorum fakat bir ara bakınırken bunu yer imlerime almışım. Eğer anime açlığı çeken varsa kullanabilir. (Bu arada Cloud da mesaj atmış, te 2014’te.) (2) https://nyaa.si/user/Shiniori Nyaa’yı bilen zaten biliyor da benim ilgimi bu rip’çi arkadaş çekmişti. Anime indirirken indirdiğim raw dosyada TR altyazı görünce şaşırmıştım. Yazıp bakınca Shiniori’nin Türk olduğunu öğrendim. Sevindim açıkçası. Rip işi yapılması çok önem teşkil ediyor. Fansubberlar için tabii daha da önemlidir. Ben de animasyon filmleri rip’leyeceğim : P
***
Düşünüyorum.
İnsan zihni o kadar geniş ki. Düşünecek bir sürü şey bulabiliyor. Düşünecek, kafasını meşgul edecek, hayli gerekli, hayli gereksiz… Bir sürü şey. Siz neler düşünüyorsunuz acaba? Acaba düşündükleriniz umrumda mı? Nedense bir şekilde herkesin düşündüğü şeyleri biraz biliyormuşum gibi hissediyorum. Belli yolaklardan ve yollardan geçmiş beyinler. Ne düşünüyorum? Platon’da felsefe bitmiştir diye bir şey duymuştum, onu düşünüyorum. Acaba gerçekten de temellerin hepsini ve tüm sorunları atmış mıdır ortaya, diye. Onca karmaşık görünümlü bu alan belki de o kadar karmaşık değildir. Sadece ismen tanıdığım bir sürü filozofun yazdığı koca koca eserleri düşünüyorum. Tanrıyı tanımamalarını ya da yanlış tanımalarını düşünüyorum. Ateistlerin var olmayan Tanrıyla varmış gibi inatlaşmalarını düşünüyorum. Eğer yoksa niye inatlaşıyorlar anlamıyorum. Bence var, diyorum fakat kimseye kabul ettiremeyeceğimi biliyorum. Mesele inanmak. İnanmayan tabii inanmaz. Ben sadece saygımı duyabilirim. Hayatı düşünüyorum. Diyorum, küçücük bir alanın içinde küçük küçük eğlenceler ve eylenceler içindeyiz. Çok gerekliler midir? Neden hala bu kadar sürüklemek için çabalıyoruz? Zevk aldığınız şeylerden neden zevk aldığınızı düşünüyor musunuz? Düşünmeyin, o zaman bazen zevki kaçıyor. Bir film ya da diziyi izlerken oyuncunun oyuncu olduğunu bilmek gibi bir şey bu. Dikkatiniz dağılıyor artık. İyi oyuncu oynamıyor olandır, falan mevzu işte. Ki kim olursa olsun, seyirci kendini kandırmazsa fark etmez. Gülünçleşir. Absürd. Absürd’ü düşünüyorum. Camus’ya az küfretmedim. Camus’yu haklı buluyorum. Camus’ya gülüyorum. İyi elemandır aslında. İnsan onuru diye bir şeyden bahseder. Bunu korumak gerek der. Varlık sorunu ile ilgili düşünceleri vardır kesin, ben duymadım, ama varlığı esgeçip yaşama atlayışını görmek garip geliyor. Ben burada ne arıyorum, demek, sonsuzlukta bir “şey” olmak. Kendiliğinden varolan bir evren ve kendiliğinden var olan bir Tanrı arasında gidip gelmek. Sonra düşünüyorum. Kimsenin düşüncesine çok takılmamak gerek. Kendi düşüncene takılmak. Yaşamına tutunmak ve takılıp yaşamak. Garip. İşin ucunda yaşamaya çıkacaksak ne diye arasında o kadar felsefe yapıyoruz? Çünkü yanlışlıkla açılmış çakraları kapamak gerek. Falan. Çok baygın mı oldu yazı? Daha alışamadım bir durun. Daha kırıp dökeceğiz ortalığı (mı, cidden mi, yapar mısın böyle bir iyiliği bana?).
Bunlar kimi düşünceler işte. Saçma ve gerçek fakat bir takımı. Yaşamaya geçtikten sonra, güç bulduktan sonra, hayata yeniden tutununca işler değişiyor ve farklı şeylerin sorunları üzerine çalışmaya başlıyoruz. Şunu bilmek gerekir ki hayatın her şeyi sorundur. Her bir şeyin mekaniği sorun çıkarmak ve bunları çözmede sana yardım etmekle geçer. Film düşünün. Aynı mantığın kopyasıdır. Sana sorun sunar, çözüm için ve sorunu anlamak için falan izlemeni ister. Hayat da sana hırslar ve istekler ve tutkular verir ona bağlanınca. Bunlar güzeldir, çünkü elde ettikçe haz duyarsın, sevinirsin, hayatı da daha bir sevip bağlanırsın. Artık var olman, yaşamanın mantığı, anlamsız gibi görünen bu hayatta neler yapacağın edeceğin konuları geri plandadır. Yaşama odaklanmak güzeldir. O sana verir, sen ona. Fakat hep zorluklar verir. Sen çöz diye bir şeyler yaratır. Bazen de çözmene karşı çıkar. İzin vermez. Burada ilginç bir noktaya değinmek istiyorum -en azından benim için-: Camus’nun istek ve arzularımıza uymuyor diye söylediği dünya neden aşırı derece bilinçli olarak ele alınıyor ya da o öyle alıyor. Evrene bilinç verir gibi ne bu “hayat şöyledir, hayat böyledir”. Evrenin bilinci varsa ancak Tanrı olarak bakabiliriz buna. Eğer bilinci yoksa da çok kasmayıp hayatı istediğimiz gibi değiştirelim işte. Ne ki yani bu aksiyon. Tüm insanlar ve insancıklar olarak istediğimiz gibi bir hayat yaratalım. Hoş, elimizi bağlıyor görünen bilinç oluşumu, hormon, zevk gibi kimi zaaflarımız da var. Böyle “oluşmuşuz”. Tanrı fikri neden bu denli sinir bozucu şekilde öne çıkıyor. Neyse, burası çıkmaz sokak, dönelim. Yani yanisi. Hayat odaklanıp yaşarken güzel bir yer. Bu tür ufak mevzulara takılmamak gerek. Kuşlar güzel, kediler güzel, aşk güzel, gökyüzü fena, deniz kıpır kıpır, insanlar bazen nezaket gösteriyor, sevgi de güzel, güzel gülüşler oluyor.
Heheh. Zaten bütün bunları biliyorsunuz değil mi?
Aslında işlenen her konuyu biraz biliyorsunuz. Yalan mı? Sadece kafanızı karıştırmak için işlerin içine cıngıl katıyorlar. Her şeyiyle hiçbir şeyini bilemiyorum dediğiniz bir şey var mı? Varsa da hoşunuza gitmemiştir ki. Gitmez çünkü belli bir ortaklaşım yaratmaları gerekiyor. Bağlam içinde hitap etmek. Sizin kafanızda olan mevzulara yaklaşımlar getirmek. Bu çok güzel bir mesele. Hem çok kısır bir üretim içinde olmak gibi hem de hiç bitmeyen bir üretim bilinci. Size bir şey diyeyim mi (de, de, de djhgdjkg): Hala hiç kimsenin düşünemediği şeyleri düşünebilirsiniz. Her nasıl ki hiçbir insan aynı şekilde değilse, hiçbir bilinç de hemen hemen aynı şekilde gelişmiyor. Bu aynı gelişmeme de farklı düşünebilme yeteneği sağlıyor. Bu sebeple kimsenin fark etmediği bir şeyi fark edebilir ve kurabilirsiniz. Müthiş bir şey ya. Hepimiz ne özeliz ve ne normaliz meselesi.
Sıkıldım yazıdan jdhgjkdl. Ne yaparsınız, oluyor böyle şeyler. Boş boş konuşuyorum. Zihninizi dinç tutun ve gülün bol bol. Hayattayız. Her şeyine rağmen hayata gelmişsek takılmak gerek. Mutlu olduğumuz şeyleri yapmak. Hayattaki kurallara ve kural görülen şeylere bağlı olmak zorunda da değilsiniz. Kim koymuş ki bunları da bizi bağlasın. Şu hayattaki tek değerli ve önemli şey insanların sevinç ve uyum içinde yaşamasıdır. Budur. Bu kadardır hayat. Neresinden tutar ve bakarsanız bu böyle. Ve buna aykırı getirilmiş tüm kör kurallar yanlıştır. Sevin, sevilin, yaşayın. Yabancı’laşmayın. Evet. Hepinize emrediyorum. Emrebilirim. Emre de bilirim. Emre’yi de bilirim. Kötü oldu. Neyse ne. Başka yazılarda daha çok eğleneceğiz fakat bu da böyle bir yazı. Hayatın böyle bir tarafı da var. Eğer çok kötü hissederseniz insan bulun. Bir sürü insan. Bu kadar.
Sevgilerle.
Se (kıps) : )
Ali Kocatepe, Onno Tunç, Sezen & Sabahattin Ali
Kamil/Birket
Blogun ana kaynağı: https://manga-tr.com/blogu-75323.html