playin a new game with my hot stepsister anastasia knight indiansexmovies.mobi free sucking big massive cocks blowjob compilation movies

Seri Önerileri: SON – Yığınla öneri ve öteki şeyler

Merhaba.

Sonunda havalar ısınmaya başladı. Bu hafta, iyice sıkıcı bir hal almaya başlayan ve bıkkınlık yaratan serimizin son haftası. Bu sebeple öneri yapmak için araştırdıklarım olsun, aklımdaki seriler olsun hepsini toparlayıp bu defteri kapatıyorum.

Yaklaşık üç ay önce, yeni çevirmenlerin ve ellerindeki bitip de çevirecek seri arayan diğerlerinin güzel seriler bulması -en azından okuyanları tarafından beğenilen seriler bulması- için bu blog serisine başlamıştım/k. Tekil de olsa çoğul bir aktiviteydi bu. Birçok kişi yorumlarda bana eşlik etti. Aslında hayal ettiğim tabii ki daha farklıydı. Ben bloğu atıp kenara çekilecektim ve bir sürü yorumlar gelecekti. Yorumlara seriyi almak isteyenlerin yorumları eşlik edecekti. İnsanlar gülecekti vs. vs. Hatta seri olarak yapmak istememin sebebi de her hafta insanların takip ettiği bir şeyler ortaya çıkarmaktı. Fakat seri, insanların fazlalığından sıkıldığı bir bloglar dizisi halini almaya başladı giderek. Bunda benim payımla beraber sanırım öneride bulunmakla uğraşılmaması da etken. Boş atılan bloglar olmaması için; benim yazdıklarım, başlığın altını doldurmalık bir şeylerdi. Önemli olan kısım yorumlardı fakat böyle ilerlemedi.

iyice içimiz karardı mı?

Ama… ama… blog işe yaradı. Birçok kişi bloglar atarak seri önerisi yaptı. Aslında bu bile, bunu aşılamak ve teşvik etmek bile bloğun kenara çekilmesi için yeterli. Artık herkes önerisini bloglar atarak duyurabilir -ki zaten bizim amacımız da bir duyuru yolu yaratmaktı. O zaman bloglar ne hale gelmiş olursa olsun başarılı sayılabilir.

Blogların haline bakarsak. Güzel yazılarım oldu, kötü yazılarım oldu. Olmayan yazılarım bile oldu (o blog aslında yorum kısmıyla çok önemli, bunu çok kez imledim ama neyse; bu benim yararıma). Yazılardaki değişimin sebebi insan olmanın getirdiği tüm her şeyden kaynaklıydı. Can sıkıntımın ve bunalmamın tavan yaptığı anlarda -ki epey olan vakalardır bunlar- bir blog yazmak çok zor. Ve yazılması gerek. İnsanların anları olur. O anlardaki davranışları. Birinci mesele, neşeli olmayan yazılar genelde okunmak istenmez. Ne yalan, haklı bir durumdur. Zaten Türkiye’de yaşamak, genel anlamda yaşamak bunaltıcı; bir de ek bunalımlara ne gerek var. İkinci mesele de benim neşeliyken daha dolu olmam. Fikirlerimi bu anlarda daha rahat iletebilen ve çokça yazabilen/konuşabilen biriyim. Bu sebeple blogların bir kısmı hak ettiği güzelliktedir. Bir kısmı ise yalnızca ve gerçekten o haftayı doldurmak içindir. Yazmak emek istiyor, hak ettiğini vermek gerek. Mesela çizer blogları -hani aylar önce daha ikincisini attığım- hazırlamak için önce bir ton araştırma, bilgi yığını; sonra onların anlatımını planlayıp bir yazı hazırlama ve en son yazı üzerinde değişiklikler yapmak gerekiyor. Ki bu bile kesmiyor ve ben acele ettiğim için güzel bir yazı olmuyor. Anlatım biçimi, sırası ve üslubu önemli. Yakalaması da o derece kolay değil -ya da ben bu kadar formülize olmasını istemiyorum-.

Bloglardaki öneri seriler güzeldi. Yorum yapan arkadaşlara çok teşekkürler. Bloglarla alakalı veya alakasız bilemiyorum fakat “chi no wadachi” de yorumlarda yer almıştı, çevirisi yapılmaya başlandı ve bence parlayan ağır bir seri olarak devam ediyor. Yani saklanıp bekleyen hala güzel seriler var.

belki siz de yaparsınız?

“Belki ben de yaparım.” düşüncesi kendimde de oluşmuştu. Bu düşüncenin bende oluşması şöyle bir şey: İngilizce seviyemin manga okumaya az buçuk yeteceğini henüz 8-10 ay içinde öğrendim. Ayrıca site aktivitelerime bakarsanız -öncelikle animelerle ilgili bir şeyler bulacaksınız zaten- bu da 8-10 ay içinde başlamıştı. Ben mangaya yeni adım atmış biriyim desem yeridir. Ve evet “Belki ben de yaparım” ı dedim. Hatta gittim, yaptıklarım topluca dursun diye “ÇİNİ” adlı bir grup açtım. Hatta şunu da aklımdan geçirdim: “Belki gelir birileri de -benim sevdiğim serileri seven- bana katılır. Neden olmasın.” Fakat bu “Shira”nın deyimiyle imkansız. “Piyasa”da (evet, piyasa) düzenleyici kıtlığı var. Ben de kendi serilerim hariç -gönüllü olarak yardım için aldığım ufak şeyler- yoksa düzenleyicilik yapmayı sevmiyorum. Başkasının çevirdiği bir seriyi düzenlemek ve genel anlamda düzenleyicilik yapmak zor geliyor. O zaman da elde var “kendin çevir kendin düzenle”. Ki buna da gelmeden önce İngilizcem bir yere kadar götürür nitelikte, yeterliliği sorgulanır. Önce birebir çeviri düşünürken sonra bunun uymadığını gördüm. Diyaloglar bu şekle girdiğinde akmıyor. Akmayan bir metin ise her şeyi katleder. Sonra güzel çeviri düşüncesine girdim. Daha eğlenceliydi. Konuşturma yapmak, karakterlere üslup kazandırmak ve asıl ilginç olan “Türkçe-İngilizce arasında bu kadar benzerlik”… Gerçekten, özellikle deyişler konusunda bu kadar benzerlik beklemiyordum. Oluyormuş. İşte böyle bir macera da mevcut. Bakarsınız güzel bir seri de benden okursunuz. Son olarak pek çok grup yöneticisinin tahminimce desteklediği bir fikir de aklımdaydı: Bir çeviri grubuna katıl ve geliş. Düzenleme yönündeki durumumu zaten anlattım. Çevirmen olarak katılmaya kalkarsam da önümde kimi engeller var. Kendi engellerim. Birincisi, yavaş manga okuduğum için manga literatürüm az. Çevireceğim bir serinin ise tüm bölümlerini okumuş olmam gerekir -Türkçesini okumam zaten şart, İngilizcesini de mümkünse okumuş olmam gerek-. Bir seriyi öncesini bilmeden çevirmek kopukluklar yaratabilir. Üslubu bozabilir. Daha zor gelir. İkincisi ise sorumluluk. Büyük bir yük. Bunlardan dolayı bir çeviri grubunda yer almak bana çok zor geliyor.

hem yeni bir grup kurmak yeni bir yaklaşım getirir. saykodeliye doğru giden bir yol…

Önceki yazılarımdan birinde epey bir bölümü “saykodeli”ye vermiştim. Sonra kendi kendime düşündüm. “Evet, bu zevkli ama -yararcılık önemlidir- bu türün bize ne yararı olur?” Bu tür farklı bir bakış sağlıyor, bulanık ve bozuk bir dünya veriyor. Gerçeküstücülük/gerçekbozumu sunuyor. Ve bunların elbet bir yararı olur. Zaten zevkli de bir tür. Bununla ilgili bir tane seri parçası yayınladım: ASTROID. Yorumları önemliydi çünkü epeydir pek anılmayan bir tür gibi -MangaHD’nin eseri “Heaven’s Door” ve Nishioka’ların bazı eserleri hariç-. Yorumlara neler gelir hiç tahmin etmemiştim. İlginçsenmişti. Güzel şey. Bu türü seviyorum ve elimden geldiğince sunmaya devam etmeyi düşünüyorum. Yavaş yavaş toparlama evresine gelirken buradan geçiş yapalım.

“Dünyanın En İyi Resmedilmiş” dergisi “Heavy Metal” hakkında zamanında bir çağrı bloğu yayınlamıştım. “Elakin” seri atana dek de -dergiye daha fazla göz atınca kimi kısımları o kadar da hoşuma gitmemişti ayrıca- pişmanlığım vardı. “Acaba…” diyordum “…hiç böyle bir şeye girmese miydim?” Zaten girdiğim dediğim de üç parça hikayeydi daha. Fakat çağrı çok güzeldi. Rağbet de görmüştü. İddialı sayılırdı. Sonra ise pişmanlığım kırıldı. Dergiye göz attıkça ve kimi kısımlarını okudukça gerçekten de güzel olduğunu fark ettim. Bu dergide çevrilmeye layık çok içerik var. Moebius var, Enki Bilal var. Sadece konu değil, gerçekten de “en iyi resimler” var. Bundan dolayı hala ısrarla göz atmanızı tavsiye ederim. Ek olarak “Les Humanoides Associes”in Amerika yayıncısı diyebileceğimiz “Humanoids”in direkt kitap halinde yayınları var. Kimi, dergiden bunların. http://getcomics.info/ sitesinde “humanoids” diye aratırsanız direkt olarak çıkar çoğu. Ayrıca “Humanoids”in sitesinden de kitaplara bakabilirsiniz. GetComics ayrıca çizgi roman cennetidir. Aklınızda bulunsun.

zaten

Zaten hepsi, tüm seri bulma çabaları ve çizer/çizgi ilişkileri beraber gidiyor ve birbiriyle ilişikler. Siz bir Moebius’u bulursanız Jodorowsky’ye denk gelirsiniz -yönetmen, filozof, psikoterapist, çizgi roman yazarı…-. Dergiye bakıyorsanız çizerleri yakalamaya başlarsınız. Manga konusunda geçince de benzer türleri çalışan mangakaları rahatça öğrenebilirsiniz. Sevdiğiniz bir eserin mangakasını bularak diğer mangalarına da bakabilirsiniz. Elbet insanlar değişir. Çizimleri ve manga konuları da değişir ama yine de iyi bir eser çıkaran bir mangakanın diğer eserlerine de bakmakta yarar vardır. Reddit ve Google’ın kendisi de “benzer işler” bulmak konusunda direkt kullanılabilir.

Ödül kazanan eserlere bakılabilir. En kötü ortalama üstüdür bunlar fakat çok, çok iyileri de denk gelebilir. Ödüller öylesine verilmez.

Çeviri grupları direkt olarak müthiştir. Kimi gruplar o kadar çok seri yapıyor ki hepsi çok iyidir denemiyor fakat kimi gruplar öyle serilere el atıyor ki bu grup her şeyiyle iyi diyor insan. Önceden önermiş olsam da Gantz Waiting Room (GWR) ve Roselia Scanlation’u tekrar öneriyorum. Bunlar yanında Kotonoha ve Omanga’ya da bakmanızı tavsiye ederim. GWR’nin aşağı yukarı her serisi müthiştir -ki İngilizceye Katsuhiro Otomo’nun eserlerini Roselia ile kazandırmışlardır. Fakat diğer üç fansub’un serilerinde dalgalanmalar olabilir. Yine de iyi seriler bulabileceğinize inandığım gruplardır kendileri.

Saykodeliden kopmamayı da ihmal etmeyin lütfen. Keiichi Koike ile kurcalamaya başlarsanız daha nicelerini göreceksiniz.

Evet, sonunda yazının sonuna ulaştık. Ben yine bloglarda olacağım. Eğer yeni seriler birikirse ve önerme ihtiyacı doğarsa içimde, yine size ulaşırım. Ayrıca öneri için birçok seri araştırıp bakındım ve ilginç şeylere göz atabildim. Hepinize teşekkür ediyorum bunun için.

Eh artık daha iyi bloglarla gelirim umarım. Daha inceleme yazacağım.

Görüşmek üzere, hoşça kalın.

KAMİL
Blogun ana kaynağı: https://manga-tr.com/blogu-75323.html