Seri Önerileri: 15-21 Şubat 2021 (2. hafta)
Merhabalar.
Öncelikle hoş geldiniz, nasılsınız? İyiyseniz başlayalım.
Bu blog gönderisinin işlevi çeviri grupları ve okurlar arasında seri paylaşımını sağlamak ve okurların seri önerilerini toplamaktır. Önermek istediğiniz seri varsa yorumlar kısmına yazabilirsiniz.
Ayrıntılı bilgi için -> https://manga-tr.com/blog-goster-852.html
Geçen hafta belirtmeyi unuttuğum bir şeyi de eklemek isterim. 15-21 Şubat gibi bir haftanın pazartesisinden pazarına kadar bir aralık düşünmemin sebebi hafta içinde okuyup gördüğümüz mangaları da öneri için değerlendirmeye koymaktı. Bloğu da cuma günleri atarak cumartesi-pazar rahat rahat olduğumuz vakitlerde okuyup yazarız diye düşündüm.
Tamamdır. Serilerle ilgili kısım bu kadar. Madem bu bloğu her hafta atacağım, kalan kısmında da gevezelik yapayım. Yoksa kısa kısa iki cümlelik bloglar “öylesine” gibi geliyor bana. Azıcık konuşmak keyifli. Madem uzun blog dedik, buradan uzun mektuba direkt geçiş yapalım. Geçenlerde Memduh Şevket Esendal’ın bir mektubunu okumuştum. Kendisi öykücülüğümüz için emek vermiş, Ömer Seyfettin’le beraber -belki bir tık daha önce- arı Türkçeyle öykü yazımına çabalamış bir yazarımızdır. Halen okurken güzel bulacağınız öz-biçim uyumu çok güzel öyküler bırakmıştır. Okuduğum mektubu ise Harf Devrimi zamanları Tahran’dan oğluna yazdığı Latin alfabeli bir mektuptur. Kendi halinde zaten Latin alfabesiyle Türkçe yazma denemeleri yaparken -Fransızca bilenlerden olduğu için Latin alfabesine hakimdi- bunun içine bir de mektup katmıştır. Oğluna yazdığı bu mektupta şunu demiştir: “Ben şimdiye kadar boş kaldıkça Latin harfleri ile karalamalar yazdım, lakin ciddi, devamlı bir şey yazmayı hiç tecrübe etmedim. Bugün, ilk defa bu mektubu yazıyorum. Bakalım yazabilecek miyim ve yazdıklarımı sen okuyabilecek misin. Ve hassatan(özellikle/gerçekten) okuyabilecek misin çünkü bunu yazmak, her halde okumaktan daha kolaydır.” Bu paragraftan sonra da Latin alfabesinin ilerisi ve genç nesiller için iyi olacağını vurgulamış fakat bu iyiliğin olabilmesi için Türkçenin Latin alfabesi içindeki halinin görülmesi ve refleks haline gelmesi gerektiğinin önemini vurgulamıştır. Diğer türlü hecelemek olarak sürüp gidecektir (belki Japonca gibi diğer alfabeleri öğrenenlerin de başlarda yaşadığı böyledir). Bu refleksin gelişmesinin kendinde günlük 3 saatlik okumayla 1 yılda olacağını belirtmiştir. Ayrıca Latin alfabesinin direkt olarak alınamayacağını, üzerinde uyumluluk için değişiklikler yapılabileceğini de eklemiştir. İşte bir aydının mektubu böyle başlıyordu. Uzun mektup meselesi ise mektubun ortalarında geçiyordu: “Mektupsuz kalmak güç oluyor. Bu hafta postasından gene bana bir şey çıkmadı. Eski mektupları okuyorum, onlar da bana göre çok muhtasar(kısa). Ben uzun mektup yazarım ve uzun mektup okumaktan da hoşlanırım.” Esendal’ın bu “Latin alfabesinden” mektubunun diğer eğlenceli yanı da aşağıdaki el yazısıdır. “ş” yerine “ch”, “u” yerine “ou”, “k” yerine “q”, “ö” yerine “eu”, “ç” yerine “tch” kullanması ve bunları okumaya çalışmak ayrı bir eğlenceli. İşte alışık olduğumuz alfabe ve Türkçe’nin kaynaşması öncesi bir aydının hali.
Mektubun tam hali ve diğer birkaç mektup için TDK veritabanından adres -> https://www.tdk.gov.tr/dosyalar/TDD/1974s274/1974s274__52_S.ESENDAL.pdf
Bu haftalık kısa keseyim. Neil Gaiman adlı müthiş yazarın “Sandman” adlı çizgi romanını tavsiye ederim.
Güzel hafta sonları.
Birket/Kamil
Blogun ana kaynağı: https://manga-tr.com/blogu-75323.html